26 Kasım 2015 Perşembe

0

[KCBT] The Originals Yükseliş - Julie Plec | YORUM


Kitabın Adı: The Originals - Yükseliş
Yazarı: Julie Plec
Yayınevi: GO! Kitap
Sayfa Sayısı: 303

AİLE GÜÇTÜR
Köken vampir ailesi bin sene evvel birbirlerine bir söz verdi. Her zaman ve sonsuza dek bir arada kalacaklardı. Ama verilen sözleri tutmak ölümsüzken bile kolay değildi.
1722 yılında New Orleans'a ayak basan Köken Vampirler Klaus, Elijah ve Rebekah Mikealson tehlikeli geçmişlerini arkalarında bıraktıklarını zannederler. Ne var ki bölgelerini kimseyle paylaşmak istemeyen cadılar ve kurt adamlar bu kanunsuz şehirde cirit atmaktadır. Üstelik çokyakında gerçekleşmesi planlanan bir evlilikle birlikte aralarındaki ittifak sonsuza dek mühürlenecektir. Ama düşmanları birbirine düştüğünde kendilerini çok daha güvende hisseden Köken Vampirlerin şehri bu iki klana teslim etmeye hiç niyetleri yoktur. Özellikle de müstakbel gelin Vivianne'e gönlünü kaptıran Klaus'un. Elijah ailesi ile birlikte güvende olabilecekleri yuva aramakla, Rebekah da Fransız ordusunu kendi saflarına katmakla uğraşırken aşk sarhoşu Klaus hem kendisini hem de ailesini büyük bir tehlikeye atacak olayların içine sürüklenmektedir.


Huh! Kitabı birkaç saniye önce bitirdim ve sıcağı sıcağına yorum yazmaya koyuldum.
Dün Instagram'da paylaştığım fotoğrafta turun son gününü benimle bitireceğinizi söylerken mübalağa yapmıyordum; saatte bunu açıkça gösteriyor. :D



                   
Öncelikle söylemeliyim ki kitabın günümüzle alakası yok, tanıtımda da yazıldığı gibi 1700'lü yıllarda geçiyor. Yani Kökenlerimizin geçmişlerine seyahat ediyoruz. Ama bana tam olarak o tarihler yansıtılmış gibi gelmedi. Betimleme açısından anlatım biraz daha fazla desteklenseydi belki daha iyi adapte olabilirdim.

New Orleans'da dokuz senedir yaşayan Kökenlerimiz -Koll ve Finn hariç, onlar tabuttalar- artık şehirde kendilerinin de söz hakkı olmasını istemektedirler ki bu taleplerini kitap boyunca destekledim. E sonuçta sen vampir ol, hem de Köken Vampir ol, dokuz sene New Orleans'da yaşa ama alınacak kararlarda söz hakkın olmasın. Benim de dediğim gibi kökenlerimiz de yok öyle dünyaa, diyerek bu olaya el atıyorlar. Genel tanım yapacak olursak kitapta bu istekleri karşısında şehirde yaşanan olayları, karakterlerimizin hayatındaki 'yıkıcı' değişimleri ve elbette ki -biraz da ne yazık ki- sonucunu okuyoruz.


Genelde akıllarda kitabın tatmin edip etmeyeceğine dair soru işaretleri oluyor. Nihayetinde ilk önce dizisini izledik Kökenlerin, sonradan kitap olunca insan fazla beklentiyle yaklaşıyor.
en beklentimi çok yüksek tutmadım ve size de aynı şeyi tavsiye ediyorum. Büyük beklentiyle okursanız hayal kırıklığına uğrayabilmeniz muhtemel.

Kitap bölümlere ayrılmış, toplam otuz beş bölüm var. Tanrısal bakış açısıyla yazılmış olsa bile her bölüm bir kökenimize odaklanıyor; sıralama Klaus - Elijah - Rebekah şeklinde. Sanki karakterin ağzından yazılmış gibi hissettiriyor ve akıcılık konusunda da hiçbir problem yaşamayacağınızın garantisini verebilirim. Öyle ki bir günde bitiriverdim kitabı ama olayların dolu dolu anlatılmasını, iki üç güne yayarak okumak isterdim. Kökenleri izlediğim zamanki aldığım zevkle aynı ölçüde zevk alamadım okurken. Bir şeyler eksik gibiydi kitapta. Heyecan katsayısı düşüktü... Olayların tam olarak aksettirilemediğini düşünüyorum.


Arka kapağına bakınca Klaus'un Vivianne'e gönlünü kaptırdığını görüyoruz ki kitaba biraz da bu yüzden ön yargıyla başladığımı itiraf ediciğim -,- Şunun şurasında Klaroline olsun diye kendimizi paralayanlardanız yani. Haksız mıyım arkadaşlar?
Yalnız Elijah kitapta da istifini bozmuyor, adam asilliğinin hakkını sonuna kadar veriyor be sdjfksldj 
-
Yorumumu toparlayacak olursam kitap fena değildi. Hani birisine ayıla bayıla kitaptan bahsedip şiddetle öneremem, fikrim sorulduğunda güzel kitaptı diyebilirim anca. Umarım okuduğunuzda sizler daha çok seversiniz. :)

Puanım: 3/5

-
İyi okumalar dilerim! Kitapların büyüsü üzerinizden eksik olmasın!

a Rafflecopter giveaway

1 Mart 2015 Pazar

8

İmlasız Cümleler - Volkan Durak | YORUM


Adı: İmlasız Cümleler
Yazarı: Volkan Durak
Yayınevi: P Kitap Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 111



“Çaresiz bir bekleyişin sınadığı küçük bir kalp benimkisi…”

Genç bir kadın hayatının en önemli döneminde babasını kaybetmek korkusuyla karşı karşıyadır. İçine düştüğü olumsuzluk girdabından kurtulmasını yine babası sağlayacaktır. Bir babanın kızına yazdığı bir mektup ve o güne kadar gizli kalmış bir hayat hikayesinin detayları…

Genç kadın mektubu okudukça kendi hayatının açmazlarına çözüm bulabilecek mi? Aslında kaos dediğimiz şeyin hayata farklı bir yerden bakmak olduğunun farkında mısınız?

Okuduğunuzda kendi sorunlarınıza cevaplar bulacağınız içinizi sızlatacak bir kitap…



Bir gün ablam işten geldiğinde çantasından bir kitap çıkarıp “Bak Beyz, şefim kitap yazmış,” demiş,  kitabı bana uzatmıştı. E haliyle elinden kitabı kapıp incelemeye başlamıştım.
Kitabın ön kapağı nasıl sadeyse arka kapağı da aynen öyleydi. Sanki az görsellik ile çok şey anlatmak ister gibi bir hali vardı ve ister istemez hoşuma da gitmişti. O hoşnutlukla çok geçmeden kitaba başlamıştım; lakin hatırlayamadığım bi’ sebepten ötürü bırakmak zorunda kalmıştım. Geçenlerde de okuyacak kitap arayıp kütüphanemi kurcalarken önüme çıkıverdi. Ben de fırsat bu fırsat deyip başlayayım dedim. *Kütüphanemi kurcalarken fark ettim ki okumadığım yetmiş küsür kitap varmış. Tam anlamıyla yıkıldım. ,_,*

Tanıtımını okuyunca tamamen odak karakterin kız olduğunu sanabilirsiniz, ben de öyle sanmıştım ama yanılmışım.

Hikayedeki asıl karakter -yani kızımızın babası- kendi hayat hikayesini satırlara dökmüş ve bu yazdıklarının yerini de gizli imaların bulunduğu bir mektupta belirtmiş. Kızımızın babası ölüm döşeğine düştüğünde, bunun doğru zaman olduğunu düşünüp annesi mektubu kızına veriyor. Ve bundan sonra başlıyor asıl hikaye…

▏▲ ▼ ▏

Açıkçası bir süre karakterlerin erkek mi kız mı olduğunu anlayamadım. :D Bu benim dikkatsizliğimden mi kaynaklanıyor yoksa yazarın anlatım biçminden midir bilinmez; ama birkaç paragrafı arkadaşıma yolladığımda “Oha, ben karakteri kız bekliyordum erkek miymiş?” diye tepki verdi. Ki hatırladığım kadarıyla kitap boyunca karakterlerin adı belirtilmemişti. Örneğin adı yerine, kızımızın annesinden ‘kıvırcık dünya’ diye bahsediliyor. Bunun eksikliğini hiç hissetmedim bence kitaba eksilik katmıyor, tam tersine daha da sevdim denebilir. Ama karakterlerin cinsiyetini ayırt edemeyip bazı sayfaları 34523 kere okumamış olsam daha fazla sevebilirdim. ,_,

Yazar devrik cümle kurmayı çok seviyor sanırım. En azından benim kitabı okuduğumda görebildiğim şeylerden birisi de bu. İnstagram hesabımda olsun, 1000kitap.com’da olsun kitaptan paylaştığım alıntıların hemen hemen hepsi devrik cümlelerdi. Ben de devrik cümle kurmayı çok severim ama yazarken sıkmamak adına kendimi kısıtlamaya çalışıyorum. Devrik cümlelerden hazetmeyen birisi İmlasız Cümleler’in yarısına gelmeden sıkılarak kitabı bi’ kenara fırlatabilir. Ha ben sıkılmadım ve kitabı önerebilirim, orası ayrı mesele. Ama devrik cümle sevmiyorsanız, bence bir adım geri atmanızda fayda var. *Burada “Devrik cümleleri sevmeyen okumasın! mesajı veriyor.*


Kitap yüz on bir sayfalık; ama benim için tam anlamıyla yetmişinci sayfadan sonra başladı. O son kırk bir sayfasında beni etkileyen o kadar çok sahne oldu ki... Resmen akıp gittim, etkilendim, sevdim. Şayet kitabın son kırk bir sayfası olmasaydı kitaba vereceğim puan daha düşük olacaktı. Ve bence, son kırk bir sayfası için okunmaya değer. Kitap boş değil, insana bir şeyler katıyor ve bazı şeylerin farkına varmamızı sağlıyor. Diyeceğim o ki, okuyun. Tabii devrik cümle seviyorsanız.


İyi okumalar dilerim! Kitapların büyüsü üzerinizden hiç eksik olmasın!


▏▲ ▼ ▏

Puanım: 3/5

19 Şubat 2015 Perşembe

4

Paranoya - Tuba Arık | YORUM


Adı: Paranoya
Yazarı: Tuba Arık
Yayınevi: Sokak Kitapları Yayınları
Sayfa Sayısı: 584




Yüz yıllık bir sırrın peşinde sürüklenen gölgeler,
asırlar süren bir yaşamın sessizliğine gömüldüler.
Gerçekle düş arasında gidip gelmek mi?
O düşün içinde yaşamdan vazgeçmek mi?
Karanlığın içinde filizlenen bir aşkın,
kopkoyu gölgesinde ölüme yürümek mi?
Kimsenin görmediğini gördün, kimsenin duymadığını duydun
çünkü, sen doğmadan başladı bu oyun.


Tamamen şans eseri olarak Melis Kitaplar Diyarında, Kitapların Senfonisi, Kitap Dedikodusu, İki Kapak Arası ve Romantik Optik işbirliğinde düzenlenen KCY Blog Tur’un Facebook sayfasına rastlamıştım. Kader mi desem, ne desem bilemedim ama o hafta turunu düzenledikleri kitap Paranoya'ydı. Kitap hakkında hiçbir bilgi sahibi olmasam bile koştum hemencecik kitap çekilişine katıldım. *Konu kitap olur da seyirci kalır mıyım hiç, kıh kıh.* Böylelikle sayfayı da takibe almış, güzelce incelemeye başlamıştım.
Doğrusu işlerini başarılı bir şekilde yaptıklarını söylemem gerek. Paranoya’dan alıntılar paylaşıldıkça “Bu kitap mutlaka benim olmalı!” diyor, bu düşüncemi de yorumlar hâlinde onlara iletmekten çekinmiyordum. Ki Paranoya'ya sahip olmamı söyleyen iç sesimin var olmasını sağlayan en büyük unsur, o paylaşımların büyük emekler harcanıp titizlikle hazırlanmasıydı.

Büyük gün -çekiliş sonuçlarının açıklandığı gün- gelip kapıyı çaldığında bir de bakarım ki kazananlardan birisi de benim! O nasıl bir mutluluk, nasıl bir sevinçtir, anlatamam! Onlara buradan ayrıca teşekkür ediyorum. :*

Kitabın elime ulaşmadan önceki kısmını geçecek olursak, şimdi de beni kendine hayran bırakan tatlı mı tatlı yazarın kaleme aldığı bu büyüleyici kitaptan bahsetmek istiyorum izninizle! Umarım spoiler vermeden tamamlayabilirim yorumumu… ▏▲ ▼ ▏ Kitaptaki tüm olaylar Fegel adındaki kızımızın başından geçiyor. Kızımız dokuz yaşındayken bir gece, gölge diye adlandırdığı; lakin tam olarak nasıl görüntüye sahip olduğunu bilemediği bir şeyle karşılaşıyor. Kızımızın gölge demesinin nedeni, bu ‘şey’in çok hızlı hareket edip koca bir siyahlık olarak görünmesi. İşin tuhaf yanı şudur ki gölgeyi gördüğü andan bu yana ne hastalandı, ne de etrafında erkek arkadaşı kaldı. Yanlış anlamayın, çevresinde binlerce erkek bulunan bir kız değil Fegel! Hatta tam tersine gayet kendi halinde, etine buduna dolgun, abartılacak güzelliği olmayan bir karakter. Erkekler etrafında pervane olmuyor yani.

Kitabın ilk sayfasını açtığımızda Fegel’ın doğum günüyle karşılaşıyoruz. Dokuz yaşından bu yana yıllar geçmiş, kızımız on sekiz yaşına basmış. Doğum günü pastasını üflerkenki tek dileği ise gölgeden kurtulmak… Çünkü bu gölge onu, başkaları tarafından o kadar ötekileştiriyor ki gölgeyi gördüğünü bilen herkes ona deli gözüyle bakıyor. Tabii bir kişi hariç: Marlo.

Kızımızın sınıfına yeni gelen bu karakterle öyle hızlı başlıyor ki ilişkileri, her şeyi unutturuveriyor Marlo. Ne gölge, ne baş belası ablaları… Marlo’nun yakışıklılığının yanı sıra, gölge olayına yaklaşım tarzına da tutuluyor Fegel. Gölge olayını da çekinerek anlatsa da, oğlan karakterimiz hiç garipsemiyor. Çok geçmeden öğreniyorlar ki, Marlo ve ailesinin o bölgeye geliş amacı da kısmen Fegel ile ilgili…
Peki bunlarla sınırlı mı? Hayır!
Marlo ile geçirilen zaman boyunca unutulan gölge, bu sefer öfke saçarak geri dönüyor. Yıkıp döküyor etrafı, önüne çıkanlara zarar vermekten çekinmiyor. Ve dokuz yıllık bekleyişin ardından zamanın geldiğini düşünüp alıyor kendisine ait olanı. Bambaşka diyarlar taşıyor değer verdiği ruhu, masum kalbi…

▏▲ ▼ ▏ Açıkçası kitaba başlarken öyle çok fazla bir şey beklemiyordum ama bir yandan da nedensizce çok heyecanlıydım. Okumam gereken tonlarca kitap varken hepsini bir kenara itip tüm ilgimi Paranoya’ya yönelttim. Beni içine öyle bir çekti ki… Felsefe, edebiyat, simya, aşk… Hele ki simya! Küçüklüğümden beri simyaya fazlaca ilgim vardı ve kitapta da simyadan sıkça bahsedilmesi -hatta birkaç karakterin simya ile uğraşması- kitaba daha da ilgiyle yaklaşmamı sağladı. Bana bambaşka dünya sundu, yepyeni bi’ bakış açısı kazandırdı, Ütopyama en mükemmelinden karakterler ekledi… Büyüğünden küçüğüne, benden kitap önerisi isteyen herkese bu kitabı önerir oldum. Ve şiddetle size de öneriyorum!

Şimdi “Hiç mi eksiği yoktu?” diyeceksiniz. Vardı. Örneğin bazı sahnelerde duyguların daha derine inilip bazı olayların daha ayrıntılı işlenmesini isterdim. Özellikle Marlo ile Petra’nın kavgasını okuduğum kısımda heyecanı zirvede tatsaydım benim için unutulmaz sahnelerden biri olabilirdi! Amma velakin çok çok üzerinde durulup sorun edilecek eksiklik de değildi. O yüreğimi fetheden sahneleri okuyunca küçük kusurlara takılamadım bile.

Paranoya, uzun zamandır okuduklarımın en iyisiydi. Kitap hakkında söyleyebileceğim çok fazla şey var; hissettiklerim o kadar yoğun ki kelimelere dökmekte zorlanıyorum. Bu kitap öyle okunup sonra bir kenara fırlatılacak cinsten kesinlikle değil. Eğer benim okuduğum türden kitapları tercih ediyor ve seviyorsanız sizi temin ederim Paranoya başucu kitabınız olacak. Tabii “Yeter! Yine mi bu kitaptan bahsediyorsun?” tarzı tepkilerle karşılaşmanız oldukça doğaldır, şimdiden uyarayım!
Bu şarkıyı dinlerken aklıma hep Paranoya ve Fegel geliyor! Tatlı yazarımız Tuba Arık da sevdi! ♥

Son olarak... Kitap yorumumu yayınlamadan önce İnstagram hesabımda paylaştığım küçük bir video var. Tık tık yaparsanız çok mutlu olurum! Umarım siz de Paranoya'yı okur ve en az benim kadar sever, beğenirsiniz.
İyi okumalar dilerim! Kitapların büyüsü üzerinizden hiç eksik olmasın!

▏▲ ▼ ▏ Puanım: 5/5